fbpx

Terk Etme Nedeniyle Boşanma Davası

terk etme sebebiyle boşanma davası, erkek, kadın, çocuk, terk etmesi, boşanma Avukatı; türk medeni kanunun madde 164; 2024; 2025; 2026

 

Terk Etme Nedeniyle Boşanma Davası [TMK Md. 164]

 

Terk Etmek, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 164. maddesine göre, eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan sorumlulukları yerine getirmemek amacıyla, bilinçli ve sürekli bir şekilde ortak yaşamı bırakması ve meşru bir gerekçe olmaksızın ortak yaşama geri dönmemesidir. Evlilik, doğası gereği eşlerin birlikte yaşamasını gerektirir. Bununla birlikte, eşlerden biri yükümlülüklerini yerine getirmemek niyetiyle ortak yaşam alanını terk ederse, diğer eş TMK m. 164’te belirtilen koşulları sağlayarak boşanma davası açabilir.

Terk: Özel ve Mutlak Boşanma Nedeni

Terk, özel boşanma nedenleri arasında yer alır ve aynı zamanda mutlak bir boşanma nedeni olarak kabul edilir. Yani davacı, terkin varlığını kanıtlarsa, hakim boşanmaya hükmetmek zorundadır. Hakimin, terk eyleminin evlilik birliğini temelden sarsıp sarsmadığını, yani terk eylemine rağmen eşlerin bir arada yaşama ihtimalinin olup olmadığını inceleme yetkisi bulunmamaktadır. Ayrıca, terk kusura dayalı bir boşanma nedeni olduğundan, terk eden eşin kusurlu olması da gereklidir.

Kusurun Rolü ve Boşanma Davası

Terk, eşlerden birinin diğerine karşı kusurlu davranışı olarak değerlendirilir. Terk eden eşin kusurlu olması, boşanma davasının başarılı olabilmesi için önemli bir koşuldur. Bu nedenle, terk sebebiyle açılan boşanma davalarında, terk eden eşin eylemlerinin kusurlu olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Bu, eşlerden birinin evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini bilerek ve isteyerek yerine getirmeyi reddetmesi şeklinde tanımlanır.

 

Terk Etme Nedeniyle Boşanma Davası , türk medeni kanunu, TMK, 164; 2024; 2025; 2026
Terk Etme Nedeniyle Boşanma Davası, türk medeni kanunu, TMK, 164; 2024; 

 

Terk Sebebiyle Boşanma Davası Şartları

Ortak Yaşamın Terkedilmesi

Evlilik, eşlerin bir arada yaşama yükümlülüğünü içerir. Terk eden eş bu yükümlülüğe uymamış olur. Ortak yaşam alanında kalmaya devam eden eşler arasındaki anlaşmazlıklar, iletişimsizlik, ayrı yatak odalarında uyuma, cinsel ilişkiden kaçınma veya evin belirli alanlarını kişisel kullanıma ayırma gibi durumlar terk olarak değerlendirilmez. Bu tür durumlar, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı gerekçesiyle boşanma davası açılmasını gerektirse de terk nedeniyle boşanma davası için yeterli değildir. Eşlerden birinin ortak yaşam alanından ayrılıp başka bir yerde yaşamaya başlaması, terk olarak kabul edilir. Ancak, eşlerden biri diğerini ortak yaşam alanını terk etmeye zorlarsa veya onun geri dönmesini engellerse, bu durumda terk eden olarak kabul edilen eş, ortak yaşam alanını terk etmeyen eştir.

Evlilik Yükümlülüklerinin Yerine Getirilmemesi

Terk eylemi, “evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeme niyetiyle” gerçekleştirilmelidir. Hastalık, hapis cezası, yurt dışında çalışma zorunluluğu, eğitim, askerlik veya esaret gibi geçerli nedenlerle ortak yaşam alanından ayrılan eş, diğerini terk etmiş sayılmaz. Ancak, meşru bir nedenle ayrılan eş, bu neden ortadan kalktığında ortak yaşam alanına dönmezse, bu durumda terk gerçekleşmiş kabul edilir.

Ortak Yaşamın Haksız Yere Terk Edilmesi

Terk eden eşin meşru bir gerekçesi olmamalıdır. Aksi halde, ortak yaşam alanını terk eden veya dönmeyen eş aleyhine boşanma davası açılamaz. Terk eyleminin meşru bir nedene dayandığını ispatlama yükümlülüğü davalı eşe aittir. Ancak nihayetinde, terk eyleminin meşru kabul edilip edilmeyeceği, hakim tarafından dürüstlük kuralı çerçevesinde belirlenecektir.

Eşlerin aralarında anlaşarak bir süreliğine ayrı yaşamaları durumunda terk söz konusu değildir. Benzer şekilde, eşin ortak yaşam alanını, kocanın başka bir kadını eve getirmesi veya kendi anne ve babasıyla yaşamaya zorlaması nedeniyle terk etmesi de meşru kabul edilir. Hakimin verdiği ayrılık kararına dayanarak ortak yaşam alanından ayrılan eş açısından da terk söz konusu olmaz.

Terki meşru kılan neden ortadan kalktığında, eşin ortak yaşam alanına dönmesi beklenir. Meşru nedenin etkisi de makul bir süre boyunca devam etmelidir. Makul sürenin ne kadar olacağı, her somut olay için hakim tarafından belirlenecektir.

Terk Süresi ve Boşanma Davası

Yasal düzenleme, eşlerden birinin ortak yaşam alanını terk etmesi veya geri dönmesi gerektiği halde dönmemesi durumunda, hemen dava açılmasına izin vermemektedir. Dava açabilmek için belirli bir sürenin geçmesi gerekmektedir. Bu sürenin belirlenmesinin amacı, özellikle terk eden eşe yeniden düşünme ve değerlendirme fırsatı tanımaktır. Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi 1. fıkrasına göre bu süre en az 6 (altı) aydır. Yani ayrılık en az altı ay sürmüş olmalıdır. Bu altı aylık sürenin kesintisiz olması gerekmektedir. Eşlerden birinin zaman zaman ortak yaşam alanını terk etmesi ve bu terklerin toplam süresinin altı ayı bulması, terk nedeniyle boşanma davası açılmasına olanak sağlamaz.

Terk İhtarı ve Boşanma Süreci

Terk sebebiyle boşanma davası açabilmek için, ortak yaşamı terk eden eşin ihtar edilmesi gereklidir. Bu amaçla, dava açmayı planlayan eşin, diğer eşe resmi bir ihtar yapması şarttır. Usulüne uygun bir ihtar yapılmadan açılan boşanma davası reddedilir. İhtar, mahkeme aracılığıyla gerçekleştirilir; dolayısıyla, eşin bizzat veya noter aracılığıyla yapacağı bir ihtar yeterli değildir. Boşanma davası açmak için öngörülen sürenin dördüncü ayı dolmadan ihtar talebinde bulunulamaz. Dört aylık ayrı yaşama süresinin kesintisiz olması gerekmektedir. Bu süreçte herhangi bir aile mahkemesine başvurulabilir.

İhtarın, boşanma davası açılacak mahkeme aracılığıyla gönderilmesi zorunlu değildir. Ancak, mahkemeye sunulan dilekçenin yalnızca ihtar talebini içermesi gerekir; aynı dilekçe ile hem ihtar yapıp hem de boşanma davası açılamaz. İhtarda, terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve aksi halde karşılaşacağı sonuçlar hakkında bilgilendirme yapılacaktır. Bu uyarıları içermeyen bir ihtar, usulüne uygun sayılmayacağı için boşanma davasına temel oluşturamaz.

İhtarın etkili olabilmesi için samimi olması da önemlidir. Kötü niyetle yapılan bir ihtara uymayan eş aleyhine boşanma davası açılamaz. İhtara uyarak ortak konuta dönen eşin kabul edilmemesi durumunda ise, ihtarın geçerliliği ortadan kalkar.

İhtarın Etkisiz Kalması

Mahkeme aracılığıyla iletilen ihtar etkisiz kalabilir. İhtarın gönderilmesinden en az iki ay geçmesine rağmen, uyarılan eşin ortak yaşam alanına dönmemesi durumunda (TMK m. 164/2, c.3), ihtarı yapan eşin boşanma davası açma hakkı doğar. İhtara yanıt vermeyerek boşanma davasının açılmasını engellemek amacıyla çocukları ziyaret etmek için kısa süreliğine ortak yaşam alanına gelen ve ardından ayrılan eş de, ihtara uygun hareket etmiş sayılmaz. Bu durumda da, ihtarı yapan eş, terk sebebiyle boşanma davası açma hakkını kazanmış olur.

Sonuç

Sonuç olarak, Türk Medeni Kanunu’na göre terk etme, evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeme amacıyla eşlerden birinin bilinçli ve sürekli şekilde ortak yaşamı bırakması ve meşru bir gerekçe olmaksızın geri dönmemesi durumunda geçerli bir boşanma sebebidir. Terk, özel ve mutlak bir boşanma nedeni olarak kabul edilir ve terk eden eşin kusurlu olması gerekmektedir.

Boşanma davası açabilmek için belirli şartların yerine getirilmesi gerekir; bunlar arasında ortak yaşamın terk edilmesi, evlilik yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi niyeti, terkin haksız olması, ayrılığın en az altı ay sürmüş olması ve resmi bir ihtarın yapılması bulunur. İhtarın etkisiz kalması durumunda, ihtarı yapan eşin boşanma davası açma hakkı doğar. Bu süreçte, çocuğun üstün yararı her zaman gözetilir ve boşanma kararları bu ilkeye dayanarak verilir.

Önemli Linkler

Sıkça Sorulan Sorular

Evi terk eden anneye velayet verilir mi?

Evi terk eden bir annenin velayet hakkı kazanabilmesi, çocuğun üstün yararının gözetilmesi ilkesine bağlıdır. Velayet kararları verilirken çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçları, ebeveyn ile olan ilişkisi, eğitim ve sağlık durumu gibi faktörler dikkate alınır. Anneye velayet hakkı verilip verilmeyeceği, bu faktörlerin değerlendirilmesi sonucunda belirlenir. Dolayısıyla, evi terk etmiş olsa bile, anne çocuğun üstün yararını sağlayacak koşullara sahipse ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumdaysa, velayet hakkı annede kalabilir.

Evi Terk eden babaya velayet verilir mi?

Evi terk eden bir babanın velayet hakkı kazanabilmesi de benzer şekilde çocuğun üstün yararının gözetilmesi ilkesine bağlıdır. Velayet kararları, çocuğun ihtiyaçları ve ebeveyn ile olan ilişkisinin yanı sıra ebeveynin çocuğun bakımını üstlenebilme kapasitesi gibi faktörlere dayanarak verilir. Eğer babanın evi terk etmesi, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamasına engel teşkil etmiyorsa ve babanın çocuğun üstün yararını sağlayacak koşullara sahip olduğu değerlendirilirse, velayet hakkı babaya verilebilir.

Kadın Evi Terk Ederse Nafaka Alabilir Mi?

Evi terk eden bir kadın, nafaka alabilmesi için bazı koşulların karşılanması gerekmektedir. Öncelikle, kadının evi terk etme sebebinin hukuki olarak geçerli ve haklı gerekçelere dayanması önemlidir. Eğer kadın, eşler arasındaki şiddetli geçimsizlik, fiziksel veya sözlü şiddet gibi sebeplerle evi terk etmişse ve bu durumu mahkemede ispatlayabilirse, yoksulluk nafakası talep etme hakkına sahip olabilir. Bununla birlikte, kadının ekonomik durumu da dikkate alınarak, boşanma sonucunda yoksullaşması durumunda yoksulluk nafakası bağlanabilir. Ancak, kadın evi keyfi veya haksız nedenlerle terk etmişse ve kusurlu bulunursa, nafaka talebi reddedilebilir.

Hangi Durumlarda Evini Terk Eden Kadın Nafaka Alabilir?

Evi terk eden bir kadın, aşağıdaki durumlarda nafaka alabilir:

  1. Haklı Gerekçeler: Kadın, eşler arasında şiddetli geçimsizlik, fiziksel veya sözlü şiddet gibi haklı gerekçelerle evi terk etmişse.
  2. Yoksulluk: Boşanma sonucunda kadın ekonomik olarak yoksullaşmışsa ve bu durumu mahkemede ispatlayabilirse.
  3. İştirak Nafakası: Eğer kadının ergin olmayan çocukları varsa ve çocukların velayeti kadına verilmişse, çocukların bakımı için iştirak nafakası alabilir.
  4. Kusursuzluk: Kadın, boşanma davasında kusursuz veya daha az kusurlu taraf olarak kabul edilirse, maddi veya manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Her durum, somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir ve nafaka kararları, çocuğun ve eşlerin menfaatleri gözetilerek verilir.

Call Now Button+90 506 718 39 25