fbpx

Taksir Nedir? Taksirli Suçlar Nelerdir?

adam öldürme suçu ve cezası

 

Taksir Nedir? Taksirli Suçlar Nelerdir?

 

Türk Ceza Kanunu’nun 5237 sayılı hükmünde, taksirli suçlarla ilgili detaylı düzenlemeler bulunmaktadır. Taksir, bir davranışın suçun tanımındaki neticenin öngörülmeyerek gerçekleştirilmesini ifade eder.

Taksir, Türk Ceza Kanunu’nun 22/2. maddesinde açıklandığı üzere, bir kişinin gerçekleştirdiği eylemin sonuçlarını öngörmesi gerekirken bu öngörüyü yapmamak şeklinde tanımlanır. Temelde, bilerek gerçekleştirilen bir eylemin istenmeyen sonuçlarından sorumlu olma durumunu ifade eder.

Taksirli Hal ve Yasal Düzenlemeler

İstisnai Nitelikteki Taksir: Bazı durumlarda, faillerin eylemi tipik olsa bile, bu eylemin taksirli hali yasada düzenlenmemişse, fail cezalandırılamaz. Bu durum, suçun genel olarak kasten işlenmesinin esas alındığı hukuki düzenlemelerde ortaya çıkar. Örneğin, Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde zilyedin rızası dışında başkasına ait bir taşınır malın alınması durumunda cezai yaptırımlar öngörülmüştür. Bu nedenle, taksirli hal açıkça belirtilmediği sürece, dikkatsizlik veya özensizlikle gerçekleşen eylemler cezalandırılmaz.

Taksir Türleri

  1. Basit Taksir (Bilinçsiz): 5237 sayılı TCK’nın 22/2. fıkrasında belirtilen bu tür, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık sonucunda ortaya çıkar.
  2. Bilinçli Taksir: 22/3. fıkrada tanımlanan bilinçli taksir, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen, neticenin meydana gelmesi durumunda ortaya çıkar. Bu durumda ceza üçte birden yarısına kadar artırılabilir.

Taksir ve Hukuki Sorumluluk

Taksirli suçlar, dikkat ve özen yükümlülüğüne uymamak suretiyle gerçekleştirilen eylemlerden kaynaklanır. Bu suçlar, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, bilinçli taksir hali dahilinde dahi ağır cezai yaptırımlarla karşılaşabilir.

 

Taksir ve taksirli suçlar, 2023, 2024, 2025
Taksir ve taksirli suçlar, 2023,

 

Bilinçli Taksir

TCK Md. 22/3

Bilinçli taksir, bir kişinin yasaklanmış bir sonucun gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine olan inancıyla davranması durumunu ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nun 22/3 maddesinde açıklanan bilinçli taksir, kişinin istemediği bir sonucun ortaya çıkmasına rağmen bunu ön görmesi durumunda meydana gelir. Bu durumda, ceza üçte birden yarıya kadar artırılır.

Kanun koyucu, bilinçli taksiri doğrudan tanımlamaktan kaçınmış, ancak bu durumun hangi koşullarda ortaya çıkacağını belirtmiştir. Bu, uygulayıcılara değerlendirme yapma özgürlüğü tanımış olsa da, somut olaylarda farklı değerlendirmelere yol açmıştır. Özellikle bu durum, ileride olası kast ile bilinçli taksir durumlarının değerlendirilmesinde zorluklara neden olabilir.

Örneğin, bir sürücünün sollama yasağının olduğu bir yerde kaza yapabileceğini öngörmesine rağmen, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine güvenerek eylemine devam etmesi, bilinçli taksir örneğidir. Fail, zararlı sonuçların hukuk sistemince meydana gelmeyeceğine inandığı için eylemine devam eder.

Bilinçli taksirin düzenlenme nedeni, öğretide bu tür taksiri diğerinden ayıran özelliğin, failin sonucu fiilen öngörmesi ve bu sonucu istememesinden kaynaklandığıdır. Ayrıca, iş kazaları ve trafik suçları gibi taksirli suçları önlemek amacıyla caydırıcı bir etki yaratması ve bu sayede suçların azalmasına katkı sağlaması düşünülmüştür.

Bu düzenleme, taksirle işlenen suçların daha etkili bir şekilde önlenmesine yönelik olarak yapılmıştır. Çünkü her olayın özelliklerine göre eylemlerin incelenmesi gerektiğinden, farklı durumlardaki kişilere aynı cezanın verilmesi hakkaniyet ilkesine aykırılık teşkil edebilir. Örneğin, alkollü olmayan bir sürücünün kaza yapması ile alkollü bir sürücünün kaza yapması sonucunda ölüm ve yaralanmaya sebep olması durumlarında aynı cezanın verilmesi adil olmayacaktır.

Kanunun düzenlemesi, bilinçli taksirin taksirli suçlar açısından bir artırım nedeni olduğunu göstermektedir. TCK 22/3, “Bilinçli taksir halinde işlenen suçların cezanın üçte birinden yarısına kadar artırılır” diyerek açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle, bilinçli taksir, manevi unsur olarak değil, taksirin niteliğini artıran bir durum olarak kabul edilir. Türk Ceza Kanunu’nun bu düzenlemesi, bilinçli taksir durumlarına özel bazı sonuçları bağladığını ortaya koymaktadır.

TCK Md. 50/4

Türk Ceza Kanunu’nun 50/4 maddesi, taksirli suçlardan dolayı hükmedilen hapis cezasının, diğer koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebileceğini belirtmektedir. Ancak, bilinçli taksir durumunda, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilebileceği ifade edilmiştir. Bu düzenleme, yasa koyucunun, failin eylemi sırasında sonucu öngörmesine rağmen eylemi gerçekleştirmesi durumunda, failin yaptırımını daha ağırlaştırmayı amaçladığını ortaya koymaktadır.

Bu hüküm, taksirli suçlarda hapis cezasının adli para cezasına çevrilebilme esnekliğini tanımaktadır. Ancak, bilinçli taksir durumunda, daha düşük bir hapis cezasının adli para cezasına çevrilebileceği belirtilmiştir. Bu durum, failin eyleminin daha bilinçli ve kasıtlı bir şekilde gerçekleştirilmiş olması nedeniyle, yaptırımın hafifletilmesine izin vermemektedir.

TCK Md. 89/5

Türk Ceza Kanunu’nun 89/5 maddesi, taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olduğunu belirtir. Ancak, suç bilinçli taksir halinde işlendiyse, şikayet aranmaz. Bu düzenleme, yasa koyucunun, failin bilinçli taksir durumunda eylemlerini şikayet kapsamından çıkararak failin durumunu daha ağırlaştırmayı amaçlamaktadır. Yani, failin doğrudan soruşturma ve kovuşturmaya tabi tutulmasını sağlamak için şikayet aranmaz.

Bu düzenleme, özellikle kırmızı ışıkta geçip kazaya sebebiyet veren ve birkaç kişinin yaralanmasına ve ölmesine neden olan bir failin, mağdurların şikayetçi olmaması durumunda dahi doğrudan soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmasını sağlar. Bu, şikayet yokluğu nedeniyle failin eyleminden kaçmasını engelleyerek adaletin sağlanmasına yönelik bir önlem olarak görülmektedir.

Alkol Etkisi ve Bilinçli Taksir: Yargıtay Kararları ve Değerlendirmeler

Yargıtay’ın belirlediği 1.00 promil miktarının, failin üzerindeki alkol etkisinin güvenli sürüş yeteneğini nasıl etkilediğinin tespiti için usulüne uygun ve bilimsel değerlere dayanan alkol miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Benzer olaylarda farklılıkların önüne geçilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması adına bu tespitin yapılması önemlidir. Çünkü uyuşturucu içerikli maddeler ve alkol, bireylerin davranışlarını etkileyebilir ve her bireyde aynı etkiyi yapmaz. Bu etki, failin biyolojik yapısına, alışkanlıklarına, kullanılan madde türüne ve miktarına göre değişkenlik gösterebilir. Bu nedenle belirli bir promil miktarının getirilmesi, farklı uygulamalara karşı bir çözüm sunmaktadır.

Bilinçli taksir, basit taksirden daha ağır bir kusurluluk durumunu ifade eder. Fail, dikkatsiz ve özensiz davranışının sonuçlarını öngörebilir, ancak bunu bilmesine rağmen bu davranışından vazgeçmez. Bu durumda fail, neticenin gerçekleşmesini istememekte ve buna inanmaktadır. Eğer fail, somut olayda meydana gelen neticenin gerçekleşeceğine inanmış olsaydı ve bu eylemi gerçekleştirmeyecekse, failin bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilmelidir. Ancak böyle bir durum söz konusu değilse, failin olası kastla hareket ettiği kabul edilebilir.

Bilinçsiz ve Bilinçli Taksir Arasındaki Farklar

Bilinçsiz taksir, bireyin kendisinden beklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak suçun kanuni tanımında yer alan yasaklanan bir davranışı gerçekleştirmesiyle ortaya çıkar. Bu durum bazen zararlı veya tehlikeli bir sonuca sebep olabilir.

Bilinçli taksirde ise kişi, gerçekleştireceği hareketin suçun kanuni tanımında yer alan zararlı veya tehlikeli bir sonuca yol açabileceğini öngörür. Ancak, kendi yeteneğine güvenerek böyle bir sonucun meydana gelmeyeceğine inanarak hareketini gerçekleştirir. Öngördüğü, ancak gerçekleşmeyeceğine inandığı sonuç, maalesef gerçekleşir. Her iki taksir durumunun ortak noktası, istenmeyen bir neticeye yol açılmasıdır. Ancak, basit taksirde öngörme unsuru bulunmazken, bilinçli taksirde öngörme durumu söz konusudur. Bu nedenle bilinçli taksir, basit taksirden daha ağır bir kusurluluk durumu olarak değerlendirilir ve bu durumu açıklamak için bir artırım gerekçesi bulunmaktadır.

TCK Md. 22/3 ve Md. 21/2: Bilinçli Taksir ve Olası Kast

Türk Ceza Kanunu’nda yer alan m.22/3 ve m.21/2 maddelerinde düzenlenen bilinçli taksir ve olası kast kavramları, sıkça karıştırılan ve net bir ayrımın yapılamadığı konular arasında yer almaktadır. Bu durum, yargılamada ve uygulamada çeşitli zorluklara yol açmaktadır.

TCK m.22/3, bilinçli taksir kavramını, “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” şeklinde tanımlamaktadır. Ancak bu tanım, bilinçli taksiri açıkça belirleme yerine, hangi durumlarda oluşacağını belirlemiştir. Benzer şekilde, m.21/2’de olası kast, “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanımlamalar, kavramların net ve anlaşılır bir şekilde ayrıştırılmasını zorlaştırmaktadır.

Bu belirsizlik, yargılamada ve üst yargı kuruluşu olan Yargıtay’ın kararlarında karışıklıklara sebep olmaktadır. Uygulayıcılar, bu kavramları nitelendirme konusunda zorlanmakta ve net bir ayrım yapmakta güçlük çekmektedirler.

Hukuki normların toplum tarafından anlaşılır ve uygulanabilir olması için belli niteliklere sahip olması gerektiği düşünülmektedir. Bu nitelikler arasında “netlik,” “basitlik,” ve “meşruluk” bulunmaktadır. Ancak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bilinçli taksir ve olası kast kavramlarının tam olarak ne anlama geldikleri ve açık bir şekilde tanımlanmamış olmaları, ciddi bir eksiklik olarak değerlendirilmektedir.

Olası kast, failin suçun kanuni tanımındaki eylemini gerçekleşebileceğini mümkün veya muhtemel bir biçimde öngörmesine rağmen, neticenin vuku bulmasını göze alarak adeta kabullenerek fiili işlemesi olarak tanımlanabilir. Bilinçli taksir ise, suçun kanuni tanımındaki eylemin fail tarafından öngörülmesine ve failin bu haksız eyleminin gerçekleşmeyeceğine inanmasına rağmen, hareketinden geri durmayarak neticenin gerçekleşmesine neden olması şeklinde tanımlanabilir.

Her iki kavramda da fail tarafından davranışın sonucunun öngörülmesi şarttır. Ancak, bilinçli taksirde failin öngördüğü netice istenilmeyen netice iken, olası kasta fail tarafından öngörülen neticenin istenilmesi hususunda bir bahis bulunmamaktadır. Ancak “öngörülmesine rağmen, fiilin işlenmesi” ifadesi, olası kastta failin neticenin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini umursamadığını, yani kayıtsız kaldığını göstermektedir. Bu nedenle her somut olayda fail tarafından neticenin istenilmediği her halde bilinçli taksirin olduğunu kabul etmek mümkün olacaktır.

Sonuç

Bu detaylı inceleme ve açıklamalardan sonra, Türk Ceza Kanunu’ndaki taksir kavramının karmaşıklığı ve özellikle bilinçli taksir ile olası kast arasındaki ayrımın belirsizliği ortaya çıkıyor. Kanunun bu konudaki düzenlemelerinin uygulamada bazı zorluklara neden olduğunu görmek mümkün.

Özellikle bilinçli taksirin, failin neticenin gerçekleşeceğini öngörmesine rağmen bu neticenin istenmemesi durumunu kapsadığı ve olası kast ile arasındaki sınırların belirsiz olduğu vurgulanıyor. Uygulayıcılara ve yargıya belli bir değerlendirme esnekliği tanıyan düzenlemeler, somut durumların adil bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak adına önemli bir rol oynuyor.

Ancak, bu karmaşıklıkların bir sonucu olarak adaletin sağlanması ve her durumun hakkaniyete uygun bir şekilde değerlendirilmesi, uygulayıcılar ve yargı için bir zorluk oluşturabilir. Belki de gelecekte, bu konudaki düzenlemelerin daha açık ve net bir şekilde yapılmasıyla, hukuki süreçlerin daha tutarlı ve adil bir temelde ilerleyebileceği düşünülebilir.

Önemli Linkler

Sıkça Sorulan Sorular

Basit taksir ve bilinçli taksir arasındaki temel fark nedir?

Basit taksir (bilinçsiz taksir), kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak suçun kanuni tanımındaki neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Bilinçli taksir ise kişinin öngördüğü neticeyi istememesine rağmen, neticenin meydana gelmesi durumunda ortaya çıkar ve ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

Bilinçli taksirin cezasında neden artırım yapılır?

Bilinçli taksir durumunda suçun cezası üçte birden yarısına kadar artırılır çünkü fail, neticeyi öngörmesine rağmen hareketinden vazgeçmemiş ve istenmeyen neticenin gerçekleşmesine neden olmuştur.

Hukuk normlarının net ve anlaşılır olması neden önemlidir?

Hukuk normlarının net ve anlaşılır olması, toplumun bu normlara uyabilmesi için gereklidir. Bu normlar, net, sade ve meşru olmalıdır ki adaletin sağlanması mümkün olsun.

Olası kast ile bilinçli taksir arasındaki ayrımı nasıl yapabiliriz?

Olası kastta fail, suçun kanuni tanımındaki eylemin gerçekleşebileceğini öngörür, ancak neticenin istenilmesi söz konusu değildir. Bilinçli taksirde ise fail, öngördüğü neticeyi istememesine rağmen hareketinden vazgeçmeyerek neticenin gerçekleşmesine neden olur.

Yargıtay’ın belirlediği 1.00 promil miktarının önemi nedir?

Yargıtay’ın belirlediği 1.00 promil miktarı, bilinçli taksir durumunda alkol etkisinin tespiti için kullanılır. Bu miktarın üzerindeki alkollü içki tüketimi, güvenli sürüş yeteneğini etkileyebilir ve cezanın artırılmasını gerektirebilir.

Bilinçli taksir ve olası kast arasındaki zorluklar nelerdir?

Bilinçli taksir ve olası kastın tanımlarındaki belirsizlikler, uygulayıcılarda ve yargılama süreçlerinde karışıklıklara neden olabilir. Bu durum, somut olayların değerlendirilmesinde ve kavramların ayrılmasında zorluklar yaşanmasına sebep olabilir.

Taksirli suçlarda cezanın adli para cezasına çevrilmesi nasıl düzenlenmiştir?

Taksirli suçlardan hükmolunan hapis cezası, diğer koşulların varlığı halinde adli para cezasına çevrilebilir. Ancak bilinçli taksir durumunda sadece kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Yaralama suçunun bilinçli taksir halinde şikayet aranmaz mı?

Evet, bilinçli taksir durumunda yaralama suçunun şikayet aranmaz. Yasa koyucu, bilinçli taksirli eylemleri daha ciddi bir şekilde değerlendirerek şikayetin gerekli olmadığını belirtmiştir.

 

Call Now Button+90 506 718 39 25