İçindekiler
- 1 Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu ve Cezası
Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Suçu ve Cezası
Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali
Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 134/1 c. 1’de düzenlenmiş olan “özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu”, “görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle işlenmesi” halinde ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiş ve bu durum TCK m. 134/1 c. 2’de, “Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kişilerin özel yaşamının gizliliğini ihlal eden kişi; 1 (bir) yıldan, 3 (üç) yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Eğer bu ihlal, görüntü veya ses kayıtları alınarak gerçekleştirilmişse, ceza bir kat artırılır.
Kişilerin özel yaşamına ait görüntü veya sesleri hukuka aykırı şekilde ifşa eden kişi; 2 (iki) yıldan, 5 (beş) yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın veya yayın yoluyla yayımlanması durumunda da aynı ceza uygulanır.
Görüntü ve Ses Kavramlarının Açıklanması
Görüntü veya seslerin kaydedilmesi konusunu ele almadan önce, görüntü ve ses kavramlarının ne anlama geldiği açıklanmalıdır. Görüntü, sabitlenmiş görsel malzemeyi ifade eder. Bu nedenle hem fotoğraflar hem de video görüntüleri bu kapsama girer. Ses ise, kulakla duyulan her türlü ses anlamına gelir. Bir kişinin konuşması da acıdan kaynaklanan çığlıklar da ses kapsamındadır. Önemli olan, bu görüntü veya seslerin “özel hayat” kapsamında değerlendirilebilmesidir.
Teknik Araçlarla Kayıt Yapılması Gerekliliği
Bu ağırlaştırıcı nedenin varlığı için, görüntü veya seslerin teknik bir araçla kaydedilmiş olması gerekir. Burada bir aktarımdan değil, kayıttan bahsedilmektedir. Dolayısıyla bir kişiyi dürbünle veya kayıtta olmayan bir kamerayla izlemek, işitme cihazıyla dinlemek ya da yatak odasına yerleştirilen bir mikrofon yardımıyla sesleri başkalarına aktarmak bu ağırlaştırıcı nedeni oluşturmaz. Benzer şekilde, kişinin resminin çizilmesi veya seslerin yazıyla yazılması da kayıt niteliğinde değildir.
Teknolojik Gelişmeler ve Kişisel Hayata Müdahale
Günümüzde teknolojik gelişmelerin bir sonucu olarak, kişilerin özel hayatlarına müdahale edebilecek araçların üretilmesi ve bu tür araçların çeşitlenip çoğalması, özel hayatın gizliliğine yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Görüntü veya seslerin kaydedilmesinin ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmesinin en önemli sebeplerinden biri budur.
Kayıtların Tasarruf İmkanları ve İfşa Edilme Olasılığı
Bir diğer neden ise, kayıt yapan kişinin, bu kayıtlar üzerinde tasarruf imkânına sahip olmasıdır. Kişi, bu imkânı kullanarak kayıtları kopyalayabilir veya manipüle ederek yeni gerçekler yaratabilir. Görüntü veya seslerin kaydedilmesinin ağırlaştırıcı neden olmasını, bu kayıtların ifşa edilme ihtimaline bağlayan görüşler de bulunmaktadır. Ayrıca, kayıtların fail tarafından belirsiz bir süre boyunca saklanma ihtimali, özel hayatın gizliliğinin korunması hakkının bağımsızlık unsuruna ciddi zarar verir. Kişisel verilerinin başkasının elinde olduğunu bilen mağdur, hayatını özgürce yaşayamayacaktır. Bu durum, kişinin serbestçe tercihte bulunamamasına veya belli bir tercihte bulunmaya zorlanmasına neden olabilir.
Suçun Tamamlanması İçin Kayıt Anının Yeterliliği
Bu ağırlaştırıcı neden, görüntünün veya sesin kaydedildiği anda oluşur. Yani, sadece kayıt hareketinin gerçekleştirilmesiyle suç tamamlanır, sonucun ortaya çıkması beklenmez. Ayrıca madde metninde “görüntü veya ses” ifadesine yer verilmiştir. Dolayısıyla yalnızca sesin kaydedilmesi veya yalnızca görüntünün kaydedilmiş olması da yeterlidir.
İfşa Yoluyla İhlal Suçunun Basın ve Yayın Yoluyla İşlenmesi
İfşa Suçunun Tanımı ve Ayrı Bir Suç Oluşu
Türk Ceza Kanunu (TCK) m. 134/2 c. 1’de düzenlenmiş olan “kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suçu”nun, m. 134/1 c. 1’de yer alan özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi suçundan ayrı bir suç olduğunu belirtmiştik. TCK m. 134/2 c. 2’ye göre, “İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur”. Bu düzenlemede cezanın artırılması yoluna gidilmediği görülmektedir. Bu durum, ilgili düzenlemede 2012 tarihli 6352 sayılı Kanun’la yapılan değişikliğin sonucudur. Öncesinde, “suçun basın ve yayın yoluyla işlenmesi” cezayı yarı oranında artırmaktaydı ve ifşa suçunun ağırlaştırıcı sebebi olarak kabul edilmekteydi. Ancak kanun koyucu, “Türk Ceza Kanununun 134’üncü maddesinde yer alan hapis cezaları, caydırıcılıklarının sağlanması ve etkin olması bakımından artırılmaktadır. Ayrıca, maddenin ikinci fıkrasında yer alan, özel hayatın gizliliği kapsamında koruma altına alınan görüntü veya seslerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde cezanın artırılmasına ilişkin hüküm kaldırılmaktadır.” diyerek yaptığı değişiklikle, bu durumu kaldırmıştır. Böylelikle ifşa fiilinin basın ve yayın yoluyla gerçekleştirilmesi, nitelikli hal özelliğini yitirmiştir.
Basın ve Yayın Yoluyla İfşanın Etkileri
Bu şekilde gerçekleştirilen ifşanın, ulaşılacak kişi sayısı ve gelişen teknoloji düşünüldüğünde, özel hayatın gizliliğinin çok daha ağır bir şekilde ihlal edileceği açıktır. Kişinin, özel hayatına ilişkin görüntü veya seslerinin, bir kişiye ifşası ile basın ve yayın yoluyla binlerce kişiye ifşası durumlarının her ikisine de aynı cezanın öngörülmüş olması, ceza adaletine uymamaktadır. Ayrıca basın özgürlüğü, zaten, ifşa fiilinin, basının haber verme hakkı kapsamına girip girmediğine göre değerlendirilmektedir; cezanın artırılmamasıyla korunabilecek bir özgürlük değildir. Ancak kanun koyucu bu ağır ihlal ihtimaline rağmen, ifade ve basın özgürlüğü adına, bu düzenlemenin cezayı artırması uygulamasından vazgeçmiştir.
Basın, Yayın Yolu ve Sosyal Medya Kavramları
“Basın ve yayın yolu” kavramı, TCK m. 6/1-g’de, “her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınlar” olarak ifade edilmiştir. Belirsiz kişiye ulaşan, gazete, dergi, kitap, televizyon, radyo ve internet, sosyal medya yoluyla özel hayat kapsamına giren bir ses ve görüntünün ifşası halinde, bu düzenleme işlerlik kazanacaktır. Basın ve yayın yoluyla ifşa edilen verilerin, TCK m. 134/2 c. 2’ye dahil olabilmesi için, görüntü veya ses formatında olması gerekir. Görüntü veya ses içermeyen özel hayat kapsamına giren olayların basın ve yayın yoluyla ifşa edilmesi, bu düzenlemenin kapsamına girmez, böyle bir durumda TCK m. 134/1 c. 1 uygulanacaktır.
İfşa Edilen Verilerin Kapsamı ve Değerlendirilmesi
İfşa edilen görüntü veya seslerin, kişinin özel hayatına ilişkin olması gerekir. Örneğin, televizyonda kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal edecek bir olaya ilişkin yapılan haberde, kişinin bir konferansta yaptığı konuşmasının yayınlanması, bu düzenleme dahilinde değerlendirilmez. Görüntü veya sesin, basın ve yayın yoluyla ifşa edilmesinin ardından, bunların hedef kitle tarafından öğrenilmiş olup olmamasının da önemi yoktur. Görüntülere veya seslere kimse tanık olmasa bile, TCK m. 134/2 c. 2 uygulanacaktır.
Basın Özgürlüğü ve Haber Verme Hakkı
“Özel hayata ilişkin görüntü veya seslerin, basın ve yayın yoluyla ifşa edilmesi” halinde, bu ifşanın basın özgürlüğü ve haber verme hakkı kapsamına girip girmediği araştırılmalıdır. Bu araştırma esnasında, somut olayın özelliklerine göre, haberin güncelliği, gerçekliği, kamu yararı ve düşünsel bağı değerlendirilerek, ifşanın hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilme durumuna karar verilir.
Kamu Görevlisinin Yetkisini Kötüye Kullanarak Suç İşlemesi
Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 137/1-a, “özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu”nun kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılarak işlenmesi halinde, cezayı artırıcı bir neden olarak kabul edilmiştir. Maddeye göre, “Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların, kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” Bu düzenleme, “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan tüm suçlar için geçerlidir. Kamu görevlilerinin sahip oldukları yetki ve otoriteyi kötüye kullanmaları, suç işleme kapasitelerini artırdığı için bu tür ihlaller daha ağır cezalandırılmaktadır.
Kamu Görevlisinin Tanımı ve Kamusal Faaliyet
TCK m. 6/1-c’ye göre, kamu görevlisi, “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir şekilde sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” olarak tanımlanır. Bu tanımda önemli olan, kişinin kamusal bir faaliyette bulunmasıdır. Kamusal faaliyet, kamu adına yürütülen ve kanunla belirlenen bir hizmettir. Bu durumda, öğretmenler, doktorlar, avukatlar, bilirkişiler ve infaz memurları gibi çeşitli meslek grupları, görevleri sırasında özel hayatın gizliliğini ihlal ederlerse ağırlaştırıcı neden kapsamında değerlendirilir.
Görevin Kötüye Kullanılması
TCK m. 137/1-a’ya göre, bir kamu görevlisinin cezasının ağırlaştırılması için sadece kamu görevlisi olması yeterli değildir. Aynı zamanda, görevinden kaynaklanan yetkisini kötüye kullanmış olması gerekmektedir. Kamu görevlisinin görevini kötüye kullanması, kendisine verilmiş olan yetkiyi aşması ve bu yetkiyi suistimal etmesi durumunda söz konusu olur. Örneğin, bir polis memurunun, komşusunun özel hayatını izlemek amacıyla yetkisini kullanması, ağırlaştırıcı neden oluşturmaz. Ancak, hakkında izleme kararı verilmiş bir şüphelinin evini kanuna aykırı olarak izleyen bir polis memuru, bu suçu görevine ilişkin yetkisini kötüye kullanarak işlemiş olur ve bu durumda ağırlaştırıcı neden uygulanır.
Yetkinin Kötüye Kullanılmasının Şartları
Kamu görevlisinin yetkisini kötüye kullanmış sayılabilmesi için, suçun işlenmesi sırasında görevinin sağladığı kolaylıkları kullanması veya mağdurun hayatına yönelik tehlikeyi artırması gerekmektedir. Örneğin, bir polis memurunun, arama yaptığı evde gizli kamera yerleştirmesi TCK m. 137/1-a kapsamında değerlendirilir. Ancak aynı memurun, şantaj amacıyla yeniden o eve gizlice girip ses kayıt cihazı yerleştirmesi, yetki kötüye kullanımı kapsamına girmez çünkü bu eylem doğrudan görevine ilişkin değildir.
Meslek veya Sanatın Sağladığı Kolaylıktan Yararlanarak Suç İşlenmesi
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, “belli bir meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi” durumunda, TCK m. 137/1-b’de “Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların, belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.” ifadesiyle ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Bu düzenleme, “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan tüm suçlar için geçerlidir. İnsanların, meslek veya sanat mensuplarına duyduğu güvenin korunması amacıyla bu ağırlaştırıcı neden kabul edilmiştir.
Meslek ve Sanatın Tanımı
TCK m. 137/1-b’de, “belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan” bahsedilmektedir. Burada, “ve” bağlacının aslında “veya” olması gerektiği belirtilmelidir. Bu nedenle, failin ya meslek mensubu ya da sanat icracısı olması yeterlidir. Her ikisinin aynı anda bulunması şart değildir.
Meslek veya Sanatın Sağladığı Kolaylık
Bu ağırlaştırıcı neden, her türlü meslek veya sanatın icrası ile ilişkilendirilebilir. Önemli olan, işlenen suç ile meslek veya sanatın icrası arasında bir bağ olması ve meslek veya sanatın suçun işlenmesini kolaylaştırmasıdır. Fail, mesleği veya sanatı sayesinde suç işlediğinde cezası artırılır. Örneğin, bir mağaza müdürünün deneme kabinlerine gizli kamera yerleştirerek müşteri görüntülerini kaydetmesi bu duruma örnektir.
Meslek veya Sanatın Sağladığı Kolaylıktan Yararlanma
Bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanabilmesi için failin meslek veya sanatı icra eden kişi olması şart değildir; meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan faydalanması yeterlidir. Örneğin, bir doktorun hastasının çıplak görüntülerini alması veya doktor olmadığını iddia eden bir kişinin aynı fiili gerçekleştirmesi ağırlaştırıcı neden kapsamında değerlendirilebilir. Ancak, failin mesleği profesyonel olarak icra eden biri olması gerektiğini savunan görüşler de bulunmaktadır.
Meslek veya Sanatın Avantajlarından Yararlanma
“Bir meslek veya sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi” şeklindeki ağırlaştırıcı nedenin kabulü için, failin suç fiilini sağlanan kolaylıktan yararlanarak gerçekleştirmiş olması ve mağdurun özel hayatına müdahaleyi kolaylaştıran avantajlı bir durumdan faydalanmış olması gerekmektedir. Örneğin, bilgisayar tamircisinin tamir için teslim edilen bir bilgisayardaki fotoğrafları başkalarına vermesi TCK m. 137/1-b kapsamında değerlendirilir. Ancak, mesleğinin avantajını kullanmadan, internet üzerinden başkalarının fotoğraflarını ele geçiren tamirci için bu ağırlaştırıcı neden uygulanmaz.
Gazetecilerin durumuna da ayrıca değinmek gereklidir. Gazetecilerin, kişilerin bilgilerini ifşa ederken basın ve yayın yolunu kullanmaları bu ağırlaştırıcı nedenin uygulanması için yeterli değildir. Gazetecinin mesleki avantajından yararlanması gerekmektedir. Örneğin, anonim olarak gelen başkasına ait fotoğrafları yayımlayan gazeteciye bu ağırlaştırıcı neden uygulanamaz. Ancak, bir ünlüyle görüşmek için gittiği mekânda gizlice kayıt yapan gazeteci, mesleğinin getirdiği avantajdan yararlandığı için ağırlaştırıcı nedene tabi olur. Ayrıca, böyle bir kaydı basın ve yayın yoluyla ifşa ederse, hem TCK m. 134/2 c. 2’den hem de m. 137/1-b’den sorumlu olur.
Elektronik Haberleşme Kanunu’ndaki Düzenleme
Bu ağırlaştırıcı nedenle ilgili olarak, Elektronik Haberleşme Kanunu’nda özel bir düzenleme bulunmaktadır. Kanun’un 63. maddesinde, “elektronik haberleşme hizmeti vermek üzere yetkilendirilmiş işletmecilerin personellerinin, TCK’nın özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar bölümünde düzenlenen suçları işlemesi halinde, bu bölümde yer alan cezalara göre cezalandırılacakları”, ancak haklarında “TCK m. 137’ye göre yapılacak artırımın bir kat olarak uygulanacağı” belirtilmiştir.
Önemli Linkler
- 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
- 6352 Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun
- 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu
- Denizli Avukat
Sıkça Sorulan Sorular
Özel Hayatın Gizliliğini İfşa Suçu Gizliliğe Tabi Midir?
Evet, özel hayatın gizliliğini ifşa suçu, kişisel bilgilerin korunması açısından gizliliğe tabi bir suçtur. Bu suçu işleyen kişilerin kimlikleri ve mahkeme süreci gizli tutulabilir.
Şantaj ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Ne Anlama Gelir?
Şantaj, bir kişiyi tehdit ederek veya zorlayarak ondan bir şey talep etme suçudur. Özel hayatın gizliliğini ihlal ise, bir kişinin özel yaşamına izinsiz bir şekilde müdahale edilmesi anlamına gelir. Bu iki suç bir arada işlenebilir, örneğin bir kişi, başka birinin özel bilgilerini ifşa etmekle tehdit ederek şantaj yapabilir.
Özel Hayatın Gizliliğinin İhlal Edilmesi Suçu Hangi Durumlarda Geçersiz Sayılır?
Özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu, kamu yararı gözetilerek ve hukuka uygun bir şekilde yapıldığında geçersiz sayılabilir. Örneğin, bir gazetecinin kamu yararını ilgilendiren bir haberi yaparken bu tür bilgilere yer vermesi hukuka uygunluk sebebi olabilir.
Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Durumunda Para Cezası Ne Kadardır?
Türk Ceza Kanunu’na göre, özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu genellikle hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, mahkeme koşullara bağlı olarak para cezası da verebilir. Bu para cezasının miktarı, mahkemenin takdirine ve suçun niteliğine bağlıdır.