İçindekiler
- 1 Aldatma (Zina) Boşanma Davası [2024]
- 1.1 Aldatma (Zina) Konusu [TMK Md. 161]
- 1.2 Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası Şartları
- 1.3 Cinsel İlişki Şartları
- 1.4 Zina Nedeniyle Boşanma ve Kusur Unsuru
- 1.5 İspat Yükü ve Hukuki Süreç
- 1.6 Zina Temelli Boşanma Davalarının Yargı Süreci
- 1.7 Önemli Linkler
- 1.8 Sıkça Sorulan Sorular
- 1.8.1 Aldatma (Zina) Nedir ve Boşanma Davası İçin Nasıl Bir Sebep Teşkil Eder?
- 1.8.2 Zina Temelli Boşanma Davası Hangi Mahkemede Görülür?
- 1.8.3 Boşanma Davasında Zina Nasıl İspatlanır?
- 1.8.4 Eşim beni aldattı, boşanma davası açabilir miyim?
- 1.8.5 Zina Yapan Eşin Kusuru Nasıl Değerlendirilir?
- 1.8.6 Zina Sebebiyle Açılan Boşanma Davasında Çocukların Velayeti Nasıl Etkilenir?
- 1.8.7 Zina Yapan Eşin Mal Paylaşımı ve Nafaka Hakları Nasıl Etkilenir?
- 1.8.8 Zina İddiası İle Boşanma Davası Ne Kadar Sürer?
- 1.8.9 Zina İddiası Reddedilirse Ne Olur?
Aldatma (Zina) Boşanma Davası [2024]
Aldatma (Zina) Konusu [TMK Md. 161]
Aldatma, yani zina, evlilik kurumunun temel taşlarından biri olan sadakat yükümlülüğünün ihlali olarak kabul edilir ve bu durum, Türk Medeni Kanunu (TMK) Md. 161 çerçevesinde ciddi bir boşanma sebebi olarak ele alınmaktadır. Eşlerden birinin evlilik dışı biriyle bilinçli ve isteyerek cinsel ilişkiye girmesi, zina eylemini oluşturur ve bu, boşanma davasının açılabilmesi için gerekli kusur unsurunu teşkil eder. Zina temelli boşanma davaları, aile mahkemelerinde görülür ve bu süreçte, hakimlerin tarafların sunmuş olduğu delilleri serbestçe değerlendirme yetkisi bulunur. Bu bağlamda, zina, sadece bireysel ilişkileri değil, hukuki süreçleri de derinden etkileyen hassas bir konudur.
Aldatma Sebebiyle Boşanma Davası Şartları
Evlilik Birliğinin Devamı
Zina, yani eş aldatma, evlilik birliği devam ederken gerçekleşirse boşanma davası için ilk şart, eşler arasındaki evlilik ilişkisinin sürüyor olmasıdır. Boşanma sonrası cinsel ilişkiler zina sayılmaz. Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 185/1, evlenme ile evlilik birliğinin oluştuğunu belirtir.
Evlenme, yetkili memur önünde tarafların evlenme iradelerini açıkça beyan etmeleriyle gerçekleşir. Dini nikah ve tören, resmi nikah şartını sağlamaz. Eşlerden birinin zina yapması, diğerine karşı sadakat yükümlülüğüne aykırılık olarak değerlendirilir. Zina, evlilik birliği içinde gerçekleşmelidir. Evlilik öncesi veya sonrası cinsel ilişkiler zina sayılmaz. Ancak, evlilik sonrası öğrenilen ve hak düşürücü süre dolmamış önceki zina eylemi, TMK madde 166 ve 149-150’ye dayanarak boşanma davası açılmasını sağlayabilir.
Boşanma Davası ve Sadakat Yükümlülüğü
Zina temelli boşanma davalarında, evliliğin geçersizliği savunma olarak kullanılamaz. TMK madde 170, mahkeme ayrılığa hükmetse bile, eşlerin sadakat yükümlülüklerinin devam edeceğini belirtir. Fiziksel ayrılık durumunda bile, cinsel ilişki, zina olarak ileri sürülebilir. TMK madde 197’ye göre, eşlerin birlikte yaşamalarına ara verilmesi veya bir eşin kayıp ilan edilmesi gibi durumlarda da sadakat yükümlülükleri devam eder. Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 350/2, boşanma kararı kesinleşene kadar sadakat yükümlülüklerinin sürdüğünü ifade eder.
Evliliğin yokluğu durumunda, zina temelli boşanma davası açılamaz. Temyiz Mahkemesi, evlenme yaşının evlenmenin temel unsuru olduğuna karar vermiştir. Ancak, yaşın geçersizlik nedeni olarak kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Evliliklerin geçersiz sayıldığı durumlar dışında, evliliğin geçersizliğine sadece mahkeme kararıyla hükmedilebilir. TMK madde 156, evliliğin mutlak geçersizliği durumunda da, hakim kararı kesinleşene kadar evliliğin tüm sonuçlarını doğuracağını belirtir. Bu durumda, hakimin geçersizlik kararı kesinleşene kadar eşlerin birbirlerine karşı yükümlülüklerini yerine getirmeleri beklenir.
Cinsel İlişki Şartları
TMK Kapsamında Zina Tanımı ve Boşanma Hakkı
Türk Medeni Kanunu (TMK) madde 161, eşlerden birinin zina yapması durumunda diğer eşe boşanma davası açma hakkı tanır. Kanun metni, zina tanımını açıkça yapmamakla birlikte, bu terim genellikle cinsel ilişki anlamında kullanılır. Boşanma davasının zina temeline dayandırılabilmesi için, eşlerden birinin evlilik dışı bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi gerekmektedir. Bu durum, boşanmanın objektif bir unsuru olarak kabul edilir. Evlilik birliği devam ederken eşlerden birinin, genellikle karşı cins olan bir başkasıyla cinsel ilişki kurması zina olarak değerlendirilir.
Cinsel İlişkinin Niteliği ve Zina Kavramı
Cinsel ilişkinin zina sayılabilmesi için tam ve normal birleşme gerektiği yönünde görüşler bulunmaktadır. Burada “normal yol” ifadesiyle genellikle vajinal birleşme kastedilmektedir. Tam birleşme, erkeğin cinsel organının kadının cinsel organına girmesi olarak tanımlanır. Ancak, bu birleşmenin tam olması şart değildir; kısmi birleşme de zina için yeterlidir. Meninin gelmesi zorunlu değildir. Ayrıca, cinsel ilişkinin vajinal veya anal olup olmamasının fark yaratmadığı, her türlü cinsel ilişkinin zina sayılabileceği görüşü de mevcuttur. Bu bağlamda, cinsel ilişkinin şeklinin belirtilmesi, sadakat yükümlülüğünün doğasına aykırı düşer. Her iki tür cinsel ilişki de zina için yeterlidir, çünkü kanun metninde vajinal birleşmenin zorunlu olduğuna dair bir ifade bulunmamaktadır.
Cinsel İlişkinin Karşı Cinsle Olması Gerekliliği
TMK madde 161, cinsel ilişkinin karşı cinsle olması gerektiğini açıkça belirtmemektedir. Ancak, hukukumuzda genel görüş, zina temelli boşanma davasının, eş dışındaki bir karşı cinsle gerçekleşen cinsel ilişki durumunda geçerli olduğunu kabul etmektedir. Bu görüşe göre, evlilik birliği sırasında eşcinsel ilişkiler zina olarak kabul edilmemektedir. Bu durumlarda, eş, TMK madde 163 (haysiyetsiz yaşam sürme) veya madde 166 (evlilik birliğinin temelden sarsılması) temelinde dava açabilir. Ancak, eşcinsel ilişkilerin zina sayılması gerektiğini savunan görüşler de mevcuttur. Bu görüşe göre, eşlerin cinsel sadakat yükümlülüğü, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin ihlal edilebilir.
Eşcinsel İlişkilerin Zina Kapsamında Değerlendirilmesi
Eşcinsel ilişkilerin zina kapsamında değerlendirilmesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Eşcinsel ilişkilerin zina olarak değerlendirilmesi, sadakat yükümlülüğünün ihlali olarak görülebilir. Ancak, bu konuda kanun metninde açık bir hüküm bulunmamaktadır ve yorumlar farklılık göstermektedir. Bu bağlamda, eşcinsel ilişkilerin zina olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, hukuki tartışmaların konusudur.